Akıyordu su
gösterip aynasında söğüt ağaçlarını. Salkımsöğütler yıkıyordu suda saçlarını! Yanan yalın kılıçları çarparak söğütlere koşuyordu kızıl atlılar güneşin battığı yere! Birden bire kuş gibi vurulmuş gibi kanadından yaralı bir atlı yuvarlandı atından! Bağırmadı, gidenleri geri çağırmadı, baktı yalnız dolu gözlerle uzaklaşan atlıların parıldayan nallarına! Ah ne yazık! Ne yazık ki ona dörtnal giden atların köpüklü boynuna bir daha yatmayacak, beyaz orduların ardında kılıç oynatmayacak! Nal sesleri sönüyor perde perde, atlılar kayboluyor güneşin battığı yerde! Atlılar atlılar kızıl atlılar, atları rüzgâr kanatlılar! Atları rüzgâr kanat... Atları rüzgâr... Atları... At... Rüzgâr kanatlı atlılar gibi geçti hayat! Akar suyun sesi dindi. Gölgeler gölgelendi renkler silindi. Siyah örtüler indi mavi gözlerine, sarktı salkımsöğütler sarı saçlarının üzerine! Ağlama salkımsöğüt ağlama, Kara suyun aynasında el bağlama! el bağlama! ağlama!
1901-1963
Nazım Hikmet
Not : Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir |
şiir,şiirler,aşk şiirleri,antoloji,şiir antolojisi,şiir dünyası,şiir dünya,nazım hikmet şiirleri,ahmed arif şiirleri,necip fazıl kısakürek şiirleri,attila ilhan şiirleri,can yücel şiirleri,cemal süreya şiirleri,orhan veli kanık şiirleri,cahit sıtkı tarancı şiirleri,mevlana celaleddin rumi şiirleri,ümit yaşar oğuzcan şiirleri,otuzüç kurşun şiiri,piraye şiiri,üçüncü şahsın şiiri,ben sana mecburum şiiri,otuzbeş yaş şiiri,ARADIĞINIZ ŞAİR VEYA ŞİİRİN ADINI SOL ÜSTTEKİ BOŞLUĞA YAZIP ARATABİLİRSİNİZ
www.siirdunya.blogspot.com etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
www.siirdunya.blogspot.com etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
1 Ekim 2012 Pazartesi
Salkım Söğüt
Her Kitabımın Son Sözü
Sen sanma ki sanatın
damağında tadı var acı bir hıyar lezzeti gibi... Mısralarımda yok benim gözyaşlarımın tadı, Şiirlerim içilmez ingiliz tuzu gibi
1901-1963
Nazım Hikmet
Not : Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir |
Mavi Liman
Çok yorgunum, beni bekleme kaptan.
Seyir defterini başkası yazsın.
Çınarlı, kubbeli, mavi bir liman.
Beni o limana çıkaramazsın...
1901-1963
Nazım Hikmet
Not : Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir
Seyir defterini başkası yazsın.
Çınarlı, kubbeli, mavi bir liman.
Beni o limana çıkaramazsın...
1901-1963
Nazım Hikmet
Not : Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir
30 Eylül 2012 Pazar
Piraye İçin Yazılmış 21-22 Şiirleri
22 Eylül 1945
Kitap okurum:
içinde sen varsın,
şarkı dinlerim:
içinde sen.
Oturdum ekmeğimi yerim:
karşımda sen oturursun,
çalışırım:
karşımda sen.
Sen ki, her yerde "hâzırı nâzır"ımsın,
konuşamayız seninle,
duyamayız sesini birbirimizin:
sen benim sekiz yıldır dul karımsın...
23 Eylül 1945
O şimdi ne yapıyor
şu anda, şimdi, şimdi?
Evde mi, sokakta mı,
çalışıyor mu, uzanmış mı, ayakta mı?
Kolunu kaldırmış olabilir,
- hey gülüm,
beyaz, kalın bileğini nasıl da çırçıplak eder bu hareketi...
O şimdi ne yapıyor,
şu anda, şimdi, şimdi?
Belki dizinde bir kedi yavrusu var,
okşuyor.
Belki de yürüyordur, adımını atmak üzredir,
- her kara günümde onu bana tıpış tıpış getiren
sevgili, canımın içi ayaklar!..
Ve ne düşünüyor
beni mi?
Yoksa
ne bileyim
fasulyanın neden bir türlü pişmediğini mi?
Yahut, insanların çoğunun
neden böyle bedbaht olduğunu mu?
O şimdi ne düşünüyor,
şu anda, şimdi, şimdi?..
24 Eylül 1945
En güzel deniz:
henüz gidilmemiş olandır.
En güzel çocuk:
henüz büyümedi.
En güzel günlerimiz:
henüz yaşamadıklarımız.
Ve sana söylemek istediğim en güzel söz:
henüz söylememiş olduğum sözdür...
30 Eylül 1945
Seni düşünmek güzel şey
ümitli şey
dünyanın en güzel sesinden en güzel
şarkıyı dinlemek gibi bir şey.
Fakat artık ümit yetmiyor bana,
ben artık şarkı dinlemek değil
şarkı söylemek istiyorum...
1 Ekim 1945
Dağın üstünde:
akşam güneşiyle yüklü olan bir bulut var
dağın üstünde.
Bugün de:
sensiz, yani yarı yarıya dünyasız geçti
bugün de.
Birazdan açar
kırmızı kırmızı:
gecesefeları birazdan açar kırmızı kırmızı.
Taşır havamızda sessiz, cesur kanatlar
vatandan ayrılığa benzeyen ayrılığımızı...
6 Ekim 1945
Bulutlar geçiyor: haberlerle yüklü, ağır.
Buruşuyor hâlâ gelmeyen mektup avucumda.
Yürek kirpiklerin ucunda uzayıp giden toprak uğurlanır.
Benim bağırasım gelir: -"Pîrâye, Pîrâye!.." diye
1901-1963
Nazım Hikmet
Not : Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Kitap okurum:
içinde sen varsın,
şarkı dinlerim:
içinde sen.
Oturdum ekmeğimi yerim:
karşımda sen oturursun,
çalışırım:
karşımda sen.
Sen ki, her yerde "hâzırı nâzır"ımsın,
konuşamayız seninle,
duyamayız sesini birbirimizin:
sen benim sekiz yıldır dul karımsın...
23 Eylül 1945
O şimdi ne yapıyor
şu anda, şimdi, şimdi?
Evde mi, sokakta mı,
çalışıyor mu, uzanmış mı, ayakta mı?
Kolunu kaldırmış olabilir,
- hey gülüm,
beyaz, kalın bileğini nasıl da çırçıplak eder bu hareketi...
O şimdi ne yapıyor,
şu anda, şimdi, şimdi?
Belki dizinde bir kedi yavrusu var,
okşuyor.
Belki de yürüyordur, adımını atmak üzredir,
- her kara günümde onu bana tıpış tıpış getiren
sevgili, canımın içi ayaklar!..
Ve ne düşünüyor
beni mi?
Yoksa
ne bileyim
fasulyanın neden bir türlü pişmediğini mi?
Yahut, insanların çoğunun
neden böyle bedbaht olduğunu mu?
O şimdi ne düşünüyor,
şu anda, şimdi, şimdi?..
24 Eylül 1945
En güzel deniz:
henüz gidilmemiş olandır.
En güzel çocuk:
henüz büyümedi.
En güzel günlerimiz:
henüz yaşamadıklarımız.
Ve sana söylemek istediğim en güzel söz:
henüz söylememiş olduğum sözdür...
30 Eylül 1945
Seni düşünmek güzel şey
ümitli şey
dünyanın en güzel sesinden en güzel
şarkıyı dinlemek gibi bir şey.
Fakat artık ümit yetmiyor bana,
ben artık şarkı dinlemek değil
şarkı söylemek istiyorum...
1 Ekim 1945
Dağın üstünde:
akşam güneşiyle yüklü olan bir bulut var
dağın üstünde.
Bugün de:
sensiz, yani yarı yarıya dünyasız geçti
bugün de.
Birazdan açar
kırmızı kırmızı:
gecesefeları birazdan açar kırmızı kırmızı.
Taşır havamızda sessiz, cesur kanatlar
vatandan ayrılığa benzeyen ayrılığımızı...
6 Ekim 1945
Bulutlar geçiyor: haberlerle yüklü, ağır.
Buruşuyor hâlâ gelmeyen mektup avucumda.
Yürek kirpiklerin ucunda uzayıp giden toprak uğurlanır.
Benim bağırasım gelir: -"Pîrâye, Pîrâye!.." diye
1901-1963
Nazım Hikmet
Not : Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Kadınlarımız
Toprak öyle bitip tükenmez, /dağlar öyle uzakta,
sanki gidenler hiçbir zaman hiçbir menzile erişemeyecekti. Kağnılar yürüyordu yekpare meşaleden tekerlekleriyle Ve onlar ayın altında dönen ilk tekerlekti. Ayın altında öküzler başka ve çok küçük bir dünyadan gelmişler gibi ufacık kısacıktılar ve pırıltılar vardı hasta kırık boynuzlarında ve ayakları altından akan toprak, toprak, ve topraktı. Gece aydınlık ve sıcak ve kağnılarda tahta yataklarında koyu mavi humbaralar çırılçıplaktı. Ve kadınlar birbirlerinden gizleyerek bakıyorlardı ayın altında geçmiş kafilelerden kalan öküz ve tekerlek ölülerine. Ve kadınlar bizim kadınlarımız: korkunç ve mübarek elleri ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle anamız, avradımız, yarimiz ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen ve soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelen ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki ve kara sabana koşulan ve ağıllarda ışıltısında yere saplı bıçakların oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan kadınlar, bizim kadınlarımız şimdi ayın altında kağnıların ve hartuçların peşinde harman yerine kehriban başlı sap çeker gibi aynı yürek ferahlığı, aynı yorgun alışkanlık içindeydiler. Ve onbeşlik şarapnelin çeliğinde ince boyunlu çocuklar uyuyordu. Ve ayın altında kağnılar yürüyordu Akşehir üzerinden Afyon`a doğru.
1901-1963
Nazım Hikmet
Not : Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir. |
Beş Satırla
Annelerin ninnilerinden
spikerin okuduğu habere kadar,
yürekte, kitapta ve sokakta yenebilmek yalanı,
anlamak, sevgilim, o, bir müthiş bahtiyarlık,
anlamak gideni ve gelmekte olanı.
1901-1963
Nazım Hikmet
Not : Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir
spikerin okuduğu habere kadar,
yürekte, kitapta ve sokakta yenebilmek yalanı,
anlamak, sevgilim, o, bir müthiş bahtiyarlık,
anlamak gideni ve gelmekte olanı.
1901-1963
Nazım Hikmet
Not : Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir
29 Eylül 2012 Cumartesi
Piraye İçin
Ne güzel şey hatırlamak seni;
ölüm ve zafer haberleri içinden,
hapiste
ve yaşım kırkı geçmiş iken...
Ne güzel şey hatırlamak seni:
bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin
ve saçlarında
vakur yumuşaklığı canımın içi İstanbul toprağının...
İçimde ikinci bir insan gibidir
seni sevmek saadeti...
Parmaklarının ucunda kalan kokusu sardunya yaprağının,
güneşli bir rahatlık
ve etin daveti:
kıpkızıl çizgilerle bölünmüş
sıcak
koyu bir karanlık...
Ne güzel şey hatırlamak seni,
yazmak sana dair
hapiste sırtüstü yatıp seni düşünmek:
filanca gün, falanca yerde söylediğin söz,
kendisi değil
edasındaki dünya...
Ne güzel şey hatırlamak seni.
Sana tahtadan bir şeyler oymalıyım yine:
bir çekmece
bir yüzük,
ve üç metre kadar ince ipek dokumalıyım.
Ve hemen
fırlayarak yerimden
penceremde demirlere yapışarak
hürriyetin sütbeyaz maviliğine
sana yazdıklarımı bağıra bağıra okumalıyım...
Ne güzel şey hatırlamak seni:
ölüm ve zafer haberleri içinden,
hapiste
ve yaşım kırkı geçmiş iken...
1901-1963
Nazım Hikmet
Not : Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
ölüm ve zafer haberleri içinden,
hapiste
ve yaşım kırkı geçmiş iken...
Ne güzel şey hatırlamak seni:
bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin
ve saçlarında
vakur yumuşaklığı canımın içi İstanbul toprağının...
İçimde ikinci bir insan gibidir
seni sevmek saadeti...
Parmaklarının ucunda kalan kokusu sardunya yaprağının,
güneşli bir rahatlık
ve etin daveti:
kıpkızıl çizgilerle bölünmüş
sıcak
koyu bir karanlık...
Ne güzel şey hatırlamak seni,
yazmak sana dair
hapiste sırtüstü yatıp seni düşünmek:
filanca gün, falanca yerde söylediğin söz,
kendisi değil
edasındaki dünya...
Ne güzel şey hatırlamak seni.
Sana tahtadan bir şeyler oymalıyım yine:
bir çekmece
bir yüzük,
ve üç metre kadar ince ipek dokumalıyım.
Ve hemen
fırlayarak yerimden
penceremde demirlere yapışarak
hürriyetin sütbeyaz maviliğine
sana yazdıklarımı bağıra bağıra okumalıyım...
Ne güzel şey hatırlamak seni:
ölüm ve zafer haberleri içinden,
hapiste
ve yaşım kırkı geçmiş iken...
1901-1963
Nazım Hikmet
Not : Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Yürümek...
yürümek;
yürümeyenleri arkasında boş sokaklar gibi bırakarak,
havaları boydan boya yarıp ikiye
karanlığın gözüne bakarak yürümek...
yürümek;
dost omuzbaşlarını omuzlarının yanında duyup,
kelleni orta yere
yüreğini yumruklarının içine koyup yürümek...
yürümek;
yolunda pusuya yattıklarını,
arkadan çelme attıklarını bilerek yürümek...
yürümek;
yürekten gülerekten yürümek...
1901-1963
Nazım Hikmet
Not : Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
yürümeyenleri arkasında boş sokaklar gibi bırakarak,
havaları boydan boya yarıp ikiye
karanlığın gözüne bakarak yürümek...
yürümek;
dost omuzbaşlarını omuzlarının yanında duyup,
kelleni orta yere
yüreğini yumruklarının içine koyup yürümek...
yürümek;
yolunda pusuya yattıklarını,
arkadan çelme attıklarını bilerek yürümek...
yürümek;
yürekten gülerekten yürümek...
1901-1963
Nazım Hikmet
Not : Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Etiketler:
aşk şiirleri,
nazım hikmet,
nazım hikmet şiirleri,
siirdunya,
siirdunya.blogspot,
siirdunya.blogspot.com,
www.siirdunya.blogspot.com,
yürümek,
yürümek şiiri,
yürümek... şiiri
Bir Fotoğrafa
Karşımdasın işte...
Bana bakmasan da oradasın, görüyorum seni. Ah benim sevdasında bencil, yüreğinde sağlam sevdiğim. Kalbime gömdüm sözlerimi, ceset torbası oldu yüreğim. Tıkandığım o an, Elimi nereye koyacağımı şaşırdığım o an işte, Aklımdan o kadar çok şey geçti ki takip edemedim. Ellerim boşlukta, ben darda kaldım. Ellerim buz gibi, ben harda kaldım. Bir senfoni vardı kulağımda çalınan, bitti artık hepsi... Köşeme çekildim, hani hep kaldığım köşeme. Bakış açım belli oldu yine. Geride kalan, ardından bakar gidenlerin. Bir meltem olacak rüzgarım dahi kalmadı benim. Dağlara çarptım her esişimde. Yollara küfrettim her gidişinde. Demiştim sana hatırlarsan: “Önemli olan ‘zamana bırakmak’ değil, ‘zamanla bırakmamak’tir..” Şimdi bana, geçen o zamanın Unutulmaz sancısı kalır Gittiğim eğer bensem, söyle bana kimden gittim? Sende yoktum zaten ben, ben yine bende bittim...
1901-1963
Nazım Hikmet
Not : Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir. |
Hasret -01
Yüz yıl oldu yüzünü görmeyeli,
belini sarmayalı,
gözünün içinde durmayalı,
aklının aydınlığına sorular sormayalı,
dokunmayalı sıcaklığına karnının.
Yüz yıldır bekliyor beni
bir şehirde bir kadın.
Aynı daldaydık, aynı daldaydık.
Aynı daldan düşüp ayrıldık.
Aramızda yüz yıllık zaman,
yol yüz yıllık.
Yüz yıldır alacakaranlıkta
koşuyorum ardından.
1901-1963
Nazım Hikmet
Not : Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
belini sarmayalı,
gözünün içinde durmayalı,
aklının aydınlığına sorular sormayalı,
dokunmayalı sıcaklığına karnının.
Yüz yıldır bekliyor beni
bir şehirde bir kadın.
Aynı daldaydık, aynı daldaydık.
Aynı daldan düşüp ayrıldık.
Aramızda yüz yıllık zaman,
yol yüz yıllık.
Yüz yıldır alacakaranlıkta
koşuyorum ardından.
1901-1963
Nazım Hikmet
Not : Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Etiketler:
aşk şiirleri,
hasret -01,
hasret -01 şiiri,
nazım hikmet,
nazım hikmet hasret,
nazım hikmet şiirleri,
siirdunya,
siirdunya.blogspot,
siirdunya.blogspot.com,
www.siirdunya.blogspot.com
Nasılsın
İyi günlerimde çok eller uzanır ellerime,
Resmimi, suratımı baş köşeye asarlar... Fakat demir kapıların her kapanışında üzerime, Ardında taş duvarların her kaldığım zaman, Ne arayan beni, ne soran... Eeeehh, daha iyi be, bunun böyle olduğu... Minnetim ve borçluluğum yalnız sana kalsın. İyi günlerimde benim unuttuğum insan eli Nasılsın?...
1901-1963
Nazım Hikmet
Not : Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir. |
22 Eylül 2012 Cumartesi
Ben Sen O
O, yalnız ağaran tanyerini görüyor
ben, geceyi de
Sen, yalnız geceyi görüyorsun,
ben ağaran tanyerini de.
1901-1963
Nazım Hikmet
Not : Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
ben, geceyi de
Sen, yalnız geceyi görüyorsun,
ben ağaran tanyerini de.
1901-1963
Nazım Hikmet
Not : Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
25 Ağustos 2012 Cumartesi
Erdem
Erdem bir şarap gibidir
Üzüm gibi ezmelisin ihtiraslarını
ve habis duygularını
Yıllandırmalısın yine bir şarap gibi
insanlığını, doğrularını
Temmuz 1999
Cemal Büyükkardeş
Not : Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Üzüm gibi ezmelisin ihtiraslarını
ve habis duygularını
Yıllandırmalısın yine bir şarap gibi
insanlığını, doğrularını
Temmuz 1999
Cemal Büyükkardeş
Not : Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Etiketler:
aşk şiirleri,
cemal büyükkardeş,
erdem,
istanbul şiirleri,
siirdunya,
siirdunya.blogspot,
siirdunya.blogspot.com,
şiir,
şiir antolojisi,
ünlü şairlerin şiirleri,
www.siirdunya.blogspot.com
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)