Ayrılık diye bir şey yok.
Bu bizim yalanımız.
Sevmek var aslında, özlemek
var, beklemek var.
Şimdi neredesin? Ne yapıyorsun?
Güneş çoktan
doğdu.
Uyanmış olmalısın.
Saçlarını tararken beni hatırladın, değil
mi?
Öyleyse ayrılmadık.
Sadece özlemliyiz ve bekliyoruz.
Zamanı
hatırlatan her şeyden nefret ediyorum.
Önce beklemekten.
Ömür boyunca ya
bekliyor ya bekletiyor insan.
İkisi de kötü, ikisi de hazin tarafı
yaşantımızın.
Bir çocuğun önce doğmasını bekliyorlar,
Sonra
yürümesini, konuşmasını, büyümesini...
Zaman ilerliyor, bu defa para
kazanmasını,
Kanunlara saygı göstermesini,
İnsanları sevmesini,
aldanmasını, aldatmasını bekliyorlar.
Ve sonra ölümü bekleniyor
insanoğlunun.
Ya o? Ya o?
İnsanlardan dostluk bekliyor, sevgilisinden
sadakat,
Çocuklarından saygı ve bir parça huzur bekliyor,
Saadet bekliyor
yaşamaktan.
Zaman ilerliyor, bir gün o da ölümü bekliyor
artık.
Aradıklarının çoğunu bulamamış,
Beklediklerinin çoğu gelmemiş bir
insan olarak
Göçüp gidiyor bu dünyadan.
İşte yaşamak maceramız
bu.
Yaşarken beklemek, beklerken yaşamak
Ve yaşayıp beklerken
ölmek!
Özleme bir diyeceğim yok.
O kömür kırıntıları arasında parlayan
bir cam parçası.
O nefes alışı sevgimizin, kavuşmalarımızın anlamı.
O tek
güzel yönü bekleyişlerimizin.
İnsanlığımız özleyişlerimizle
alımlı,
Yaşantımız özlemlerle güzel.
Özlemin buruk bir tadı var, hele seni
özlemenin.
Bir kokusu var bütün çiçeklere değişmem.
Bir ışığı var, bir
rengi var seni özlemenin, anlatılmaz.
Verdiğin bütün acılara
dayanıyorsam;
Seni özlediğim içindir.
Beklemenin korkunç zehri
öldürmüyorsa beni;
Seni özlediğim içindir.
Yaşıyorsam; içimde umut
varsa,
Yine seni özlediğim içindir.
Seni bunca özlemesem; bunca
sevemezdim ki!
1926-1984
Ümit Yaşar Oğuzcan