Düzüldü uçsuz bucaksız alay,
Çıngıraklar çalar kapılarda.
Düzüldü uçsuz
bucaksız alay,
Bak, son hasad başladı rüzgarda.
Okundan atılmak üzere
yay,
Kuyuların ağzı genişledi.
Okundan ayrılmak üzere yay,
Korku ta
kemiğime işledi.
Savruluyor gökyüzünde buğday,
Gölgeler uzaklaşıyor
yerde.
Savruluyor gökyüzünde buğday,
Tanrım! tanrım! Bir deva bu
derde.
Düzüldü uçsuz bucaksız alay,
Çıngıraklar çalar
kapılarda.
Düzüldü uçsuz bucaksız alay,
Bak, son hasad başladı
rüzgarda.
Undan bize de pay, bize de pay,
Koşun, buğday dağıtıyor
Yusuf.
Undan bize de pay, bize de pay,
Çökmeden sonu gelmiyen
küsuf.
Eriyecek tencerede kalay,
Çocuklar ağlaşmasınlar
dağda.
Eriyecek tencerede kalay,
Yetişmiyecek Ömer imdada.
Altında
aynı eyer, aynı tay;
Arayıcısı herkes bir sesin.
Altında aynı eğer, aynı
tay;
Seferi aynı köye herkesin.
Artık kuruldu bu
kervansaray,
Boşuna düşünür ihtiyarlık.
Artık kuruldu bu
kervansaray,
Şimdi seslerle dolu mezarlık.
1914-1950
Orhan Veli Kanık