27 Kasım 2012 Salı

Sevmek

Küçükleri saymazsak
Bir tek günahım var
O da sevmek...
       Temmuz 1999
       İstanbul
       Cemal Büyükkardeş

Not : Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

İsyan

Mutluluğum da hüznüm de sensin artık benim
Senle mutlu oluyor senle üzülüyorum
Seni rahatsız etmek istemezdim gülüm
Ama acı çeken bir kalbin dayanılmaz isyanı bu...
    Eylül 2001
    İstanbul
    Cemal Büyükkardeş

Not : Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Işık

Bir solgun yüz taşıyorum bugün
Hüzün denizinde boğulurcasına.
Ancak bu kadar sevilebilir
Bu kadar acı çekilebilirdi bu dünyada

Kırılan umutlarım var.
Bir kutsal aşkın bitişi gibi
Parçalanmakta kalbim.
Acıyı en derinden hissediyor şu yüreğim.

Yok bir çare beklemekten başka
Beni kedere mahkum etse de zaman.
Belli belirsiz bir ışık yakalıyorum
Beni aydınlığa çıkaracak.

Şimdi tam geceyarısı
Hüznün en koyu vakti
Güneşi bekliyorum dünyamı aydınlatacak
Yaralı yüreğimi ısıtacak

Bir sevda masalı değil belki bizimkisi
Sadece bir aşk, bir tutku...
Bir tek bu şiir kaldı sana anlatacak halimi
Şimdi anlarsın belki beni...
    Eylül 2001
    İstanbul
    Cemal Büyükkardeş

Not : Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Gözlerin

Bir gözlerin vardı gözlerim içinde
Derinlere dalıp beni alan
Gözlerinki kimseler bilemezdi rengini
Bir yürüyüşün yeterdi seni anlatmaya
Bir de konuşman tüm dünyaya bedeldi
Saçların bir alev gibiydi
Salındıkça ısıtırdı yüreğimi
Yürürken, konuşurken, susarken hep asildin
Delirtirdi, çıldırtırdı beni her halin...
             Ocak 2000
             Adana
             Cemal Büyükkardeş

Not : Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Hiçbir Şey

Hiçbir şey sarmıyor eskisi gibi
Bir acayip bu zaman
Kollarımda boşluk
Zihnimde yansımalar...

Hastadır belki bu ruh
Geçen tüm zamana
Yok mu bir tat, bir heyecan
Güzel yaşamaktan yana
       Kasım 1999
       İstanbul
       Cemal Büyükkardeş

Not : Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

İstanbul

Ağır ağır üstüme çökmekte bir koca yük
Yollar ayrı bir uzun gelmekte
Miyadını doldururcasına azap vermekte İstanbul
Binalar, geçitler kasvete bürünmekte

Akşam olurken şehirde
Tutmakta yine büsbütün bohem yanım
Karışık duygulara iterken beni
Melankoli kaplamakta her yeri...
     Kasım 1999
     İstanbul
     Cemal Büyükkardeş

Not : Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Altıüstü

Kara kara düşünmek
Bir ömür boyu
Neye yarar diye
Düşündün mü hiç
Bir avuç toprak
Bir de üzerinde biten
Papatyalar olur avuntun
Altıüstü...
     Temmuz 1999
     İstanbul
     Cemal Büyükkardeş

Not : Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

İmkansız Aşk

Uğruna neler yapılmazdı ki, neler
Sendeki yar, bendeki sefalet olmasa
            Şubat 1999
            İstanbul
            Cemal Büyükkardeş

Not : Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

24 Kasım 2012 Cumartesi

Garip

Bir müridin çilesi gibi
Çile doldurmaktayım her an
Pirim acımasız hayat,
Bense gariplerden bir garip
         Şubat 1999
         İstanbul
         Cemal Büyükkardeş

Not : Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Gönül

Bitirdim dedim kaç defa
Ey uslanmaz, arlanmaz gönül
Dinle şu sesi bir kere
Bırak kendini
Akan deli sulara

Hayat mı bu zaten kısa mı kısa
Yaşadıklarımız ise yeterince acı
Değer mi böyle gönül koymaya, gönül
Yol bu , upuzun bir yol
Daha yolun ise başı
              Aralık 1998
              İstanbul
              Cemal Büyükkardeş

Not : Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Unutamadığım

Sen unutamadığımsın,
Gözlerine doya doya bakamadığım,
Gözlerindeki hüzne dokunamadığımsın.
Hayat bu, çekilir mi bilinmez,
Söylenecekler bir çırpıda söylenmez,
Kalırlar yeni günlerin hatırına
Hep başka bir sabaha.
Sevinçler anlık, hüzünler ise bir bela
Bir kor gibi şu yürek
Yıllarca yanar da, sanki hiç sönmeyecek...
      Aralık 1998
      İstanbul
      Cemal Büyükkardeş

Not : Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Aynalar

Benim de mi olacak suratım kırış kırış
Benim de mi saçlarıma düşecek aklar
Ya alın çizgilerim
Ölene dek kaç tane olacaklar
Ellerim buruşacak, titreyecek bir gün
Ne takat kalacak bacaklarımda, ne gözlerimde fer
Hüzünlü gözlerle bakacağım aynaya bu sefer
Ne eski beni göreceğim aynalarda
Ne de film şeridimizi
Hep izler olacak oysa aynalarda
Hayatın bize armağanı derin mi derin izler
            Kasım 1998
            İstanbul
            Cemal Büyükkardeş

Not : Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bir Gün

Bir gün vardı
Bir gün baktım yok
Eriyip gitmişti...
Yoktu oysa suçu
Ama eriyip gitmişti.
Geride bir iki hatıra
Ve hayat defterine işlenecek
Hoş bir tecrübe bırakarak
            Aralık 1998
            İstanbul
            Cemal Büyükkardeş

Not : Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Kavuniçi

Her kavuniçide seni arar oldu gözlerim
Kalp mi dayanır buna, söyle
Bir çıkış bir inişte yüreğim
Ne güzel de oluyormuş böylesi ekinoksun
Hep bir heyecan, bir ümit oluyor içimde
Bir de patlamaya hazır bir yürek
               Aralık 1998
               İstanbul
               Cemal Büyükkardeş

Not : Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

İpekböceği

Hepimiz bir ipekböceğiyiz şu hayatta
Kendi kozasına mahkum
Kozalar örüp örüp durmaktayız
Oysa bir mezar beklemekte
Hepimizi yalnız
Hem de yapayalnız
              Aralık 1998
              İstanbul
              Cemal Büyükkardeş

Not : Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Yalnızlık Hastalığı

Şu yalnızlık, tüm zamanların en büyük hastalığı
Belirtileri :
Kendi kendine konuşmalar,
Türkü, şarkı tutturmalar,
Atiyi düşünüp maziye dalmalar,
Ve daha neler, neler...
Tedavisi ise pek mümkün
Bir can gerek sadece
     Aralık 1998
     İstanbul
     Cemal Büyükkardeş

Not : Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Rüstem Abi

Hey gidi Rüstem Abi
Gençtin,
Yirmidokuzundaydın daha
Yakışıklıydın da hani
Küçük bir kaza kurşununa
Teslim ettin kendini.
Küçücük, tek bir kurşun...
Oysa kendi işin olacak,
Evlenecektin daha.

Sen de bilirmişsin
Gurbetin çilesini
Ne de olsa az çekmemişsin
Bu derdi
Hiç çıkmıyor hafızamdan
Yıkanırken cesedin...
Ölümü, hayatı anlatıyor adeta
Bir su hortumu,
Defalarca sabunlanırken beden.
Ve bir baba
Oğlunun cesedine su tutup ağlamakta,
Mezarına kürek sallamakta...
Hayata son noktayı koyuyor
Sallanan kürekler...
Ve acılarını yüreklerine gömüyor
Sevenleri...
Hey gidi Rüstem Abi
      Aralık 1998
      İstanbul
      Cemal Büyükkardeş

Not : Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.


Küçük Bir Çocuk

Şu dünyada var mıdır
Saf ve temiz
Küçük bir çocuktan başka,
Var mıdır
Elimizde yitip giden?
          Aralık 1998
          İstanbul
          Cemal Büyükkardeş

Not : Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Neler

Neler vardı,
Neler yoktu şu hayatta,
Geriye dönüp de baktığımda.
Hepsi yitip gitti birer birer
Neler gördüm,
Neler yaşadım oysa ben bu hayatta.
         Kasım 1998
         İstanbul
         Cemal Büyükkardeş

Not : Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bir Gül

Koparmaya kıyamadığım bir gülsün sen
Hep dalında kalacak hiç solmayacak bir gül
Her bahar içime esse de seni koparıp almak
Hiç zalim olmadım ki, yapamam, solduramam ben
          Kasım 1998
          İstanbul
          Cemal Büyükkardeş

Not : Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bitirdiklerim

Bitirdim, geride kalanı
Ve bu anı bitirdim
Ben hiç görmediğim günlere vuruldum.
Görmediğim sevgili,
Görmediğim zenginlik,
Görmediğim saadet dolu hayattı
Bu vurulduğum.
Kahrederken beni yaşadığım bu hayat,
Geçmiş, an ve gelecek kaygıları
Ben yeni güzel günler bitirdim içimde
Usul usul tomurcuklanan.
    Kasım 1998
    İstanbul
    Cemal Büyükkardeş

Not : Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Kusursuz

Zihnimde kusursuz bir sevgili yarattım
Ona aşkımı yazmaktayım
Ne kadarı gerçek ne kadarı yalan
Hayalinle avunmaktayım
    Kasım 1998
    İstanbul
    Cemal Büyükkardeş

Not : Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Hicran

Gönül hicran dolu bu gece
Umutlar yine sabaha kaldı
Ağzımda ne bir sigara, ne bir hece
Hasret yine bana kaldı

Bir zehir mi içtim bilmem
Acısı hep damağımda
Bir seni bilirim
Yalnız ağladığımda
        Kasım 1998
        İstanbul
        Cemal Büyükkardeş

Not : Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Yirmi Yaş Şiiri

Altı yaşına kadar
Öylesine bir veleddim işte
Ne olduğumu hatırlamıyorum bile
Küçük bir mahallede
Sevilen bir çocukmuşum
Hep öyle der bizim valide

Sonraları site bahçeleri oldu
Oyun mekanlarım.
Apartman çocuğuydum bundan böyle
Nice yıllar sürdü gitti öylesine
Yaş onaltıya geldiğinde
Oyun, çocukluk garip kavramlardı artık.
Sualler, sualler, sualler...
Köke ait ne varsa hepsi didik didik...
Kimdim ben..?
Nerden geliyordum, nereye gidiyordum..?
Az aramadım bu sorunun cevabını, ama yılmadım.
Bulduğumdan emin olduğum an onsekiz yaşındaydım.
Akvaryumdan adeta denize atılmış bir balıktım.
Bu sulara yabancı fakat azimli bir balık
Çok badireler atlattım
Eh, biraz da önceye göre yol aldım.
Şimdi yaş yirmi
Önümde ise bitmez tükenmez deryalar
Git gidebildiğin, açıl açılabildiğin kadar...
                   9 Nisan 1996
                   İstanbul
                   Cemal Büyükkardeş

Not : Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Paradoks

Acılar, acılar hayatın sıradanlıkları içerisinde
Kalbimin tellerine vurmakta birer birer
Kulağıma hoş nağmeler gelmekte
Bilmezdim; acının bir gün ekmeğim,
Gurbetinse bu kadar tatlı olacağını.
Yolların çok yakın,
Kalplerin çok uzak duracağını.
           Ekim 1995
           İstanbul
          Cemal Büyükkardeş

Not : Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Sıkıntı

Boşluğun ta ortasına baktım bugün
Anlamsızlıklardan yıldığımda.
Bir umut ışığı aradım belki de
Şu kederli vakitte.

Bana hiç yakışmayan bakışlarım vardı gözlerimde
Bir beklediğim vardı elbette
Tek sıkıntımdı o sevimsiz an
Bekleyecektim, geçecekti elbet devran
           Temmuz 1995
           İstanbul
           Cemal Büyükkardeş

Not : Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Yalnızlık

Bugün canım taşlamak istiyor
Şu koca Marmara'yı.
Yalnızlık, bıkkınlık, sıkılganlık...
Hani öfkeyle sabırsızlık da cabası.
Bugün seyredalacağım
Kaç çilekeşe deva olmuş
Şu koca deryayı.
         Haziran 1995
         İstanbul
         Cemal Büyükkardeş

Not : Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Çile

Bir dağ gibi görünse de
Önümdeki koca yıllar
Biliyorum hepsi geçecek bir gün.
Umudun ışığa vardığı gün
Ancak bahtiyarımdır.
Ta ki o zamana dek
Çile ikinci adımdır.
       Haziran 1995
       İstanbul
      Cemal Büyükkardeş

Not : Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Efkar

Efkarlıyım yine bugün
Herhalde hiç olmadığım kadar
Kimbilir belki başıboşluktan, yalnızlıktan
Belki de gelecek kaygısı yerine yaşanmışların verdiği hazdan

Gelecek kocaman bir muamma
Akıbetini merak edenler için bir püsküllü bela
Geçmiş hüzün, acı, sevinç
Ama herşey iyi ya da kötü olmuş bitmiş
                    Aralık 1994
                    İstanbul
                    Cemal Büyükkardeş

Not : Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

21 Kasım 2012 Çarşamba

Turgut Uyar

Ak odada oturur
Kapısı penceresinden çok

Gözlerinde yıldızlar
Serin yerde durur

Bir elinde kadeh
Öbürünü yarasına bastırır

İnşaattan ses gelir
Bir şeyi okşar gibidir

Uzanıp durmuş mahcup
Işığagöçerin şarkısı

Dönülmez dizeler içinde
Onunkiler gülaçılır

Öldüğü gün
Hepimizi işten attılar.
             1931-1990
             Cemal Süreya

Adı İlhan Berk Olan Şiir

Nurullah Ataç çeliştirmen
Tahir Alangu soruşturman
Cevdet Kudret deriştirmen
Suut Kemal çekiştirmen
Mehmet Kaplan uyuşturman

Sabahattin Eyüboğlu yetiştirmen
Orhan Burian barıştırman
Vedat Günyol biliştirmen
Adnan Benk veriştirmen
Fahir Onger geçiştirmen

Memet Fuat alıştırman
Fethi Naci kızıştırman
Hüseyin Cöntürk yarıştırman
Rauf Mutluay doluşturman
Asım Bezirci koğuşturman

Mehmet H. Doğan geliştirmen
Doğan Hızlan buluşturman
Konur Ertop araştırman
Vecihi Timuroğlu seviştirmen
Muzaffer Uyguner üleştirmen

Adnan Binyazar örtüştürmen
Füsun Akatlı konuşturman
Atilla Özkırımlı dalaştırman
Murat Belge yakıştırman
Enis Batur ileştirmen

İlhan Berk eleştirmen
                1931-1990
                Cemal Süreya

Edip Cansever

Yeşil ipek gömleğinin yakası
Büyük zamana düşer.

Herşeyin fazlası zararlıdır ya,
Fazla şiirden öldü Edip Cansever.
                             1931-1990
                             Cemal Süreya

Gül

Gülün tam ortasında ağlıyorum
Her akşam sokak ortasında öldükçe
Önümü arkamı bilmiyorum
Azaldığını duyup duyup karanlıkta
Beni ayakta tutan gözlerinin

Ellerini alıyorum sabah kadar seviyorum
Ellerin beyaz tekrar beyaz tekrar beyaz
İstasyonda tiren oluyor biraz
Ben bazen istasyonu bulamayan bir adamım

Gülü alıyorum yüzüme sürüyorum
Her nasılsa sokağa düşmüş
kolumu kanadımı kırıyorum
Bir kan oluyor bir kıyamet bir çalgı
Ve zurnanın ucunda yepyeni bir çingene
                                   1931-1990
                                   Cemal Süreya

19 Kasım 2012 Pazartesi

Bir Çiçek

Bir çiçek duruyordu, orda, bir yerde,
Bir yanlışı düzeltircesine açmış;
Gelmiş ta ağzımın kenarında
Konuşur durur.

Bir gemi bembeyaz teniyle açıklarda,
Güverteleri uçtan uca orman;
Aldım çiçeğimi şurama bastım,
Bastım ki yalnızlığımmış.

Bir başına arşınlıyor bir adam mavi treni
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
                    1931-1990
                    Cemal Süreya

17 Kasım 2012 Cumartesi

Hüznün Kuşları

ben bütün hüzünleri denemişim kendimde
canımla besliyorum şu hüznün kuşlarını
bir bir denemişim bütün kelimeleri
yeni sözler buldum seni görmeyeli

kuliste yarasını saran soytarı gibi
seni görmeyeli
kasketim eğip üstüne acılarımın
sen yüzüne sürgün olduğum kadın
kardeşim olan gözlerini unutmadım
çık gel bir kez daha beni bozguna uğrat

sen tutar kendini incecik sevdirirdin
bir umuttum bir misillemeydin yalnızlığa
şanssızım diyemem kendi payıma
hain bir aşk bu kökü dışarda
olur böyle şeyler ara sıra
olur ara sıra
      1931-1990
      Cemal Süreya

Beni Öp Sonra Doğur Beni

Şimdi
utançtır tanelenen
sarışın çocukların başaklarında.

Ovadan
gözü bağlı bir leylak kokusu ovadan
çeviriyor o küçücük güneşimizi.

Taşarak evlerden taraçalardan
gelip sesime yerleşiyor.

Sesimin esnek baldıranı
sesimin alaca baldıranı.

Ve kuşlara doğru
fildişi: rüzgarın tavrı.
Dağ: güneş iskeleti.

Tahta heykeller arasında
denizin yavrusu kocaman.

Kan görüyorum taş görüyorum
bütün heykeller arasında
karabasan ılık acemi
- uykusuzluğun sütlü inciri -
kovanlara sızmıyor.

Annem çok küçükken öldü
beni öp, sonra doğur beni.
            1931-1990
            Cemal Süreya

Az Yaşadıksa Da

Ben kibriti çaktığım zaman
Her şey kırmızıydı yüzün olarak
Ben kibriti çaktığım zaman
Çünkü her yüz bir memlekettir

Ben sigaramı yaktığım zaman
Çünkü her sigara bir kelimedir
Ben sigaramı yaktığım zaman
Güz günleriydi bir şarkı olarak

Bir güvercin ben öldüğüm zaman
Nice hüzünlerden yaprak yaprak
Bir güvercin ben öldüğüm zaman
       1931-1990
       Cemal Süreya

Yazmam Daha Aşk Şiiri

Oydu bir bakışta tanıdım onu
Kuşlar bakımından uçarı
Çocuk tutumuyla beklenmedik
Uzatmış ay aydınlık karanlığıma
Nerden uzatmışsa tenha boynunu

Dünyanın en güzel kadını oydu
Saçlarını tarasa baştan başa rumeli
Otursa ama hiç oturmaz ki
Kan kadını rüzgardı atların
Hep andım ne yaşanır olduğunu

En çok neresi mi ağzıydı elbet
Bütün duyarlıklara ayarlı
Öpüşlerin türlüsünden elhamra
Sınırsız denizinde çarşafların
Bir gider bir gelirdi işlek ağzı

Ah şimdi benim gözlerim
Bir ağlamaktı tutturmuş gidiyor
Bir kadın gömleği üstümde
Günün maviliği ondan
Gecenin horozu ondan
             1931-1990
             Cemal Süreya

Git

Git iş işten geçmeden, çok geç olmadan vakit,
Günahıma girmeden, katilim olmadan git!

Git de şen şakrak geçen günlerime gün ekle,
Beni kahkahaların sustuğu yerde bekle.

Git ki siyah gözlerin arkada kalmasınlar,
Git ki gamlı yüzümün hüznüyle dolmasınlar

Madem ki benli hayat sana kafes kadar dar,
Uzaklaş ellerimden uçabildiğin kadar.

Hadi git, benden sana dilediğince izin,
Öyle bir uzaklaş ki karda kalmasın izin.

Kahrımın nedenini söylesem irkilirler;
Çünkü herkes beni Kays, seni Leyla bilirler.

Sanırlar ki sen beni biricik yar saymıştın;
Oysa ki hep yedekte, hep elde var saymıştın.

Hadi git, ne bir adres, ne bir hatıra bırak,
Zannetme ki pişmanlık, mutluluk kadar ırak!

Sanma ki fasl-ı bahar geldiği gibi gitmez,
Sanma ki hüsranını görmeye ömrün yetmez.

Her darbene tehammül edecektir bedenim,
Gururum mani olur perişanıma benim.

Yari Ferhat olanın ellerle ülfeti ne?
Şirin ol katlanayım dağ gibi külfetine.

Henüz layık değilken tomurcuk kadar aşka,
Sana gül bahçesini kim açar benden başka!

Hercai arılara meyhanedir çiçekler,
Kim bilir şerefinden kaç kadeh içecekler!

Madem aşk tablosunun takdirinden acizsin,
Git de çağdaş ressamlar modern resimler çizsin.

Ne vedaya gerek var, ne de mektuba hacet,
Git de Allah aşkına bir selama muhtaç et!

Güllere de aşk olsun gene sen kokacaksan!
Fallara da aşk olsun gene sen çıkacaksan!

Kopsun nerden inceyse artık bu bağ, bu düğüm,
Her gece daha berbat, daha vahim gördüğüm.

Korkulu düşlerimi yorumdan kaçıyorum;
Sırf sana üzülüyor, sırf sana acıyorum.

Git iş işten geçmeden, çok geç olmadan vakit,
Günahıma girmeden, katilim olmadan git!
                         1931-1990
                         Cemal Süreya

Üstü Kalsın

Ölüyorum tanrım
Bu da oldu işte.

Her ölüm erken ölümdür
Biliyorum tanrım.

Ama, ayrıca, aldığın şu hayat
Fena değildir...

Üstü kalsın...
        1931-1990
        Cemal Süreya

12 Kasım 2012 Pazartesi

Ama Senin

Daha nen olayım isterdin,
Onursuzunum senin!
               1931-1990
               Cemal Süreya

Sizin Hiç Babanız Öldü Mü

Sizin hiç babanız öldü mü?
Benim bir kere öldü kör oldum
Yıkadılar aldılar götürdüler
Babamdan ummazdım bunu kör oldum
Siz hiç hamama gittiniz mi?
Ben gittim lambanın biri söndü
Gözümün biri söndü kör oldum
Tepede bir gökyüzü vardı yuvarlak
Öylemesine maviydi kör oldum
Taşlara gelince hamam taşlarına
Taşlar pırıl pırıldı ayna gibiydi
Taşlarda yüzümün yarısını gördüm
Bir şey gibiydi bir şey gibi kötü
Yüzümden ummazdım bunu kör oldum
Siz hiç sabunluyken ağladınız mı?
              1231-1990
              Cemal Süreya

Biliyorum Sana Giden

Biliyorum sana giden yollar kapalı
Üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni

Ne kadar yakından ve arada uçurum;
İnsanlar, evler, aramızda duvarlar gibi

Uyandım uyandım, hep seni düşündüm
Yalnız seni, yalnız senin gözlerini

Sen Bayan Nihayet, sen ölümüm kalımım
Ben artık adam olmam bu derde düşeli

Şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya
Yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki

Anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi
Ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği

Kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda;
Hangi şarkıyı duysam, bizimçin söylenmiş sanki

Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor
Nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini

Çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu;
Bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri

Rastlaşmamak için elimden geleni yaparım
Bu böyle pek de kolay değil gerçi...

Alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya;
Bunun verdiği mutluluk da az değil ki

Çıkar giderim bu kentten daha olmazsa,
Sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki

İnan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem,
Son isteğimi de söyleyebilirim şimdi:

Bir geceyarısı yazıyorum bu mektubu
Yalvarırım onu okuma çarşamba günleri
                  1931-1990
                  Cemal Süreya

11 Kasım 2012 Pazar

Divan-ı Kebir(Büyük Divan)'den Seçme Rubailer-5

Ey nazlı nazlı yürüyen selvi, hazan rüzgarı sana değmesin.
Ey cihanın gözbebeği, kem göz senden uzak olsun.
Sen göklerin de canısın, yerin de! ..
Canına, rahmetten, rahattan başka bir şey dokunmasın!
                   1207-1273
                   Mevlana Celaleddin Rumi

Divan-ı Kebir(Büyük Divan)'den Seçme Rubailer-4

Senin canında bir can vardır. Sen o canı ara!
Senin teninin dağında çok kıymetli bir inci bulunmaktadır.
Sen o incinin madenini ara!
Ey Hak yolunda yürüyüp giden sufi!
Eğer arayabiliyorsan, onu sen kendinde ara,
Kendinden dışarda arama!
              1207-1273
              Mevlana Celaleddin Rumi

Divan-ı Kebir(Büyük Divan)'den Seçme Rubailer-3

Benim aşktan başka bir arkadaşım yoktu ve olmadı.
Ne dünyaya gelmeden önce, ne de daha sonra aşksız yaşadım.
Canım içimden bana şöyle sesleniyor:
Ey aşk yolunun olgun yolcusu, bana kapıyı aç!
                            1207-1273
                            Mevlana Celaleddin Rumi

Divan-ı Kebir(Büyük Divan)'den Seçme Rubailer-2

Gönlümü, belanın geçtiği yola koydum.
Yalnız senin arkandan koşsun diye, gönlün ayak bağını çözdüm...
Bugün rüzgar, bana senin güzel kokunu getirdi,
Ben de teşekkür için ona gönlümü verdim.
                          1207-1273
                          Mevlana Celaleddin Rumi

Divan-ı Kebir(Büyük Divan)'den Seçme Rubailer-1

Ömür tükendi ise Allah başka bir ömür verdi.
Geçici ömür kalmadıysa, işte şuracıkta tükenmeyen,ölümsüz ömür...
Aşk, hayat suyudur, bu suya dal!
Bu denizin her damlasında başka bir hayat, başka bir ömür var.
                                    1207-1273
                                    Mevlana Celaleddin Rumi

Bu Ayrılık

Kusuruma bakmayın benim, dostlar,
bağışlayın beni.
Ben davullara, bayraklara aldırmayan
bir padişahın yoluna düşmüşüm,
deli divane olmuşum.
Çok uzaklardan yürüyen bir adam gibiyim ben,
çok uzaklardan geçen bir hayal gibi.
Ama yok da sayılmam hani,
var olan bir şeyim ben.

Haydi ben bensiz geleyim,
sen sensiz gel.
Ne varsa şu ırmağın içinde var,
soyunalım iki can,
dalalım şu ırmağa, hadi.
Bu kupkuru yerde yakınmadan gayri ne gördük,
bu kupkuru yerde ne gördük zulümden gayri.

Bu ırmakta ne ölmek var bize,
bu ırmakta ne gam var, ne keder var, ne dert.
Bu ırmak alabildiğine yaşamaktan,
bu ırmak iyilikten, cömertlikten ibaret.

Durma, çabuk gel, gelmem deme.
Ne evet demek yaraşır sana, ne hayır, dostum,
senin şânına sadece gelmek yaraşır.
                1207-1273
                Mevlana Celaleddin Rumi

Bizim Canımıza Gelsin

Hastalıklar senden uzak olsun, ey canlarımızın rahatı,
ey gören gözümüz,
kem gözler senden uzak olsun!

Bedenin sağlam olsun, ay yüzlü güzel,
gölgen başımızdan eksik olmasın!

Gül bahçesine benzeyen yüzün,
o gönül otlağımız,
ovamızın yeşilliği,
nasılsa hep öyle kalsın,
hep öyle taze, yeşil.

Bizim canımıza gelsin
senin bedenine gelen ağrı.
              1207-1273
              Mevlana Celaleddin Rumi

10 Kasım 2012 Cumartesi

Birliğe Ulaş

Beri gel, daha beri, daha beri.
Bu yol vuruculuk nereye dek böyle?
Bu hır gür, bu savaş nereye dek?
Sen bensin işte, ben senim işte.

Ne diye bu direnme böyle, ne diye?
Ne diye aydınlıktan kaçar aydınlık, ne diye?
Topumuz bir tek olgun kişiyiz, bir tek,
ne diye böyle şaşı olmuşuz, ne diye?

Zengin yoksulu hor görür, ne diye?
Sağ soluna yan bakar, ne diye?
İkisi de senin elin, ikiside,
peki, kutlu ne, kutsuz ne?

Topumuz bir tek inciyiz, bir tek.
başımız da tek, aklımız da tek.
Ne diye iki görür olup kalmışız
iki büklüm gökkubbenin altında, ne diye?

Sen habire gevele dur bakalım,
habire 'usul boylu birlik çam ağacı' de,
sonu nereye varır bunun, nereye?

Şu beş duyudan, altı yönden
varını yoğunu birliğe çek, birliğe.
Kendine gel, benlikten çık, uzak dur,
insanlara karıl, insanlara,
insanlarla bir ol.
İnsanlarla bir oldun mu bir madensin, bir ulu deniz.
Kendinde kaldın mı bir damlasın, bir dane.

Erkek arslan dilediğini yapar, dilediğini.
Köpek köpekliğini ede durur, köpekliğini.
Tertemiz can canlığını işler, canlığını.
Beden de bedenliğini yapar, bedenliğini.

Ama sen canı da bir bil, bedeni de,
yalnız sayıda çoktur onlar, alabildiğine,
hani bademler gibi, bademler gibi.
Ama hepsindeki yağ bir.

Dünyada nice diller var, nice diller,
ama hepsin de anlam bir.
Sen kapları, testileri hele bir kır,
sular nasıl bir yol tutar, gider.
Hele birliğe ulaş, hır gürü, savaşı bırak,
can nasıl koşar, bunu canlara iletir.
              1207-1273
              Mevlana Celaleddin Rumi

Bir Olur Mu?

Biri geldi, hoca senai öldü dedi.
Yabana atılır bir er değildi ki, omuz silkelim.
Saman çöpü değildi ki uçtu diyelim.
Su değildi ki, soğuktan dondu diyelim.
Tarak değildi ki, bir saç teli kırdı onu diyelim.
Buğday tanesi değildi ki, toprakla kayboldu diyelim.

O şu toprak yurtta bir altın gömüsüydü.
Bir arpaya sayardı iki cihanı.
Aldı topraktan yaratılan bedeni bir gün,
fırlattı toprağa attı.
Aldı götürdü akıl dene şeyi.
Yanlış laf mı ediyoruz ne?
Kimsenin bilmediği bir can daha vardı,
bağışladı gitti o canı sevgiliye.

Saf şarap tortu koyvermişti.
Safı tortunun üstüne çıkmıştı,
arınmıştı tortudan.

Günlerden bir gün, azizim,
yolda birbirlerine rastlamışlar,
birlikte yolculuk etmişlerdi,
bir kürt, bir maraga'lı, bir rey'li,
bir de rum ülkesinden biri.

Biri olur muydu atlas kumaşla kara çul?
Elbet yollar ayrıldı bir gün.
her biri kendi yurduna gitti.
                1207-1273
                Mevlana Celaleddin Rumi

Bir Gececik

Bir gececik uyuma, ne olur.
Ayrılık kapısını çalma bir gececik.
Bir gececik dostların gönlü olsun,
ne olur sabahı et bir gececik.

Bir gececik gözlerimiz seninle aydın olsun,
kör olsun şeytan bir gececik.
Dünyayı güzel kokular sarsın bütün.
Karanlıklardan ışıklar aksın ovalara.
Sofrandakiler dirilsin bir gececik.

Bir gececik uyuma, ne olur.
Ayrılık kapısını çalma bir gececik.
Bir gececik ata bin, meydana gel.
Gönüller bir gececik rahat olsun,
göğüsler meydana dönsün bir gececik.

Yeniler giyinelim biz kulların.
Musa gibi sen bir sopa al eline.
Sopa bir anda elinde yılan olsun.
Süleyman gibi sen karıncaların yanına var.
Karıncalar bir anda birer Süleyman olsun.

Ne olur, bir gececik kapısını çalma ayrılığın.
                  1207-1273
                  Mevlana Celaleddin Rumi

Ben Bende Değil

Ben bende değil, sende de hem sen, hem ben,
Ben hem benimim, hem de senin, sen de benim,
Bir öyle garip hale bugün geldim ki
Sen ben misin, bilmiyorum, ben mi senim.
                   1207-1273
                   Mevlana Celaleddin Rumi

Bahar

Sevgili tutmuş yularımdan beni,
develer gibi habire çeker.
Esrik devesini böyle nereye götürür,
böyle hangi katara?

Hem canımı çiğnedi benim o,
hem bedenimi çiğnedi.
Gönlümü bağladı benim o,
kırdı şişemi.

Ne iş yaptırmaya götürür, bilmem,
nereye götürür beni.

Sevgili takar beni oltasına,
atar karaya balık gibi.
Sevgili kurar gönlüme bir tuzak,
avcıdan yana çeker sürür beni.

Bakarım tabiat başlar büyük işine:
Bulutlar gelir uzaktan
katar katar, küme küme.
Bulutlar sular ovaları.
Bulutlar yürür dağlara doğru.
Uyanır açar gözlerini yeryüzü.
Gökler çalar davulunu.
Dalların gönlüne çeker gülün özü
en güzel kokusunu baharın.
Tohumun gönlü başlar vermeye tohum.
Ağaç durmadan söyler, döker içini.
                   1207-1273
                   Mevlana Celaleddin Rumi

Allahım Bu Vuslatı Hicran Etme

Allahım bu vuslatı hicran etme
Aşkın sarhoşlarını nalan etme

Sevgi bahçesini yemyeşil bırak
Bu mestlere bahçelere kasdetme

Dalı yaprağı vurma hazan gibi
Halkını başı dönmüş zelil etme

Kuşunun yuvasının ağacını
Yıkma da kuşlarını perran etme

Kumunu ve mumunu karıştırma
Düşmanları kör et de şadan etme

Hırsızlar aydınlığın düşmanıdır
Onların işlerini asan etme

İkbal kıblesi yalnız bu halkadır
Umut kabesin öyle viran etme

Bu çadır iplerini öyle katma
Çadır senindir eya sultan etme

Yok dünyada hicrandan daha acı
Ne istiyorsan et de onu etme
                  1207-1273
                  Mevlana Celaleddin Rumi

Ağıt

Göz gamın ne olduğunu bilseydi,
gökyüzü bu ayrılığı çekseydi,
padişah bu acıyı duysaydı;
göz gece demez gündüz demez ağlardı,
gökler yıldızlara, güneşle, ayla
gece demez gündüz demez ağlardı.
padişah bakardı ününe,
tacına, tahtına, tolgasına, kemerine,
gece demez gündüz demez ağlardı.

Gül bahçesi güzün geleceğini duysaydı,
uçan kuş avlanacağını bilseydi,
gerdek gecesi bu özlemi görseydi;
gül bahçesi hem güle hem dala ağlardı,
uçan kuş uçmaktan vazgeçer ağlardı,
gerdek gecesi öpüşmeye, sarılmaya ağlardı.

Zaloğlu bu zülmü görseydi,
ecel bu çığlığı duysaydı,
cellâdın yüreği olsaydı;
Zaloğlu savaşa, yiğitliğe ağlardı,
ecel bakardı kendine ağlardı,
cellât, yüreği taş olsa, ağlardı.

Kumru, başına geleceği duysaydı,
tabut, içine gireni bilseydi,
hayvanlarda bir parça akıl olsaydı;
kumru selviden ayrılır ağlardı,
tabut omuzda giderken ağlardı
öküzler, beygirler, kediler ağlardı.

Ölüm acılarını gördü tatlı can,
koyuldu işte böyle ağlamaya.
Olanlar oldu, gitti dostum benim.
şu dünya bir altüst olsa, aülasa yeri var.
öylesine topraklar altında kalmışım.
                1207-1273
                Mevlana Celaleddin Rumi

5 Kasım 2012 Pazartesi

Dünya Bir Av Evi

Dünya Bir Av Evi
Bu öyle tuhaf bir ateş ki bir an bile sabrı,kararı yok.Nasıl olabilir ki hem sevgilinin yanında alevlenmiş,hem sevgilinin yanında değil.
Şekil nasıl ayak direyebilir ki sebatı yok.Öz nasıl elden tutabilir,nasıl yardum eder ki görünmez.
Dünya bir av yeri,yaratıkların hepsi de bir av.Fakat avlananların beyninde,bir eserden başka hiçbirşey belirmiyor.
Her yanda yükler var,denkler var,her yanda biz beyiz,uluyuz diyenler var; fakat asıl beyin konağında ne yük var,ne denk.
Ey can,elini çek de yüzünün rengi görünsün.Çünkü şu görünenlerin hepsi de ancak köpük,ancak şekil,ancak resim.
Nerde toz koparsa orda bir ordu vardır.Çünkü izsiz,dumansız ateş olmaz.
Sen eri tozdan anla,ne biçim erdir,tozundan anla; toz içinde insanı aramaya bak,tozda iş yok.
A bahtı kutlu,sen arar istersen,rahmetine sayı olmayan arayacı da seni arar ister.
Seni sel alıp götürürse anlarsın ki onun yolunda halkın ihtiyarı var gibi görünür amma gerçekte ihtiyar denen şey yoktur.
Yokluk aleminde az söz söylemeye ahdettim amma dikensiz gülü kim görmüş?
Kardeş,tanık ol,biz bu gülün dikeniyiz; bu çeşit diken olmakla da övünülür,arlanılmaz bundan.
                                                  1207-1273
                                                  Mevlana Celaleddin Rumi

Aşk Nedir

Şarabım aşk ateşidir,hele onun eliyle sunulursa öyle bir ateşe odun kesilmezsen yaşamak haram olur sana.
Söz dalga dalga coşmada amma onu dudakla,dille değil,gönülle canla anlatman daha iyi.
Aşk nedir,bilmiyorsan gecelere sor,şu sapsarı yüzlere,şu kupkuru dudaklara sor.
Su nasıl yıldızı,ayı aksettirir,gösterirse bedenler de canı,aklı bildirir,gösterir
Can,aşktan binlerce edep öğrenmede,öylesine edepler ki mekteplerde okunup öğrenilmesine imkan yok.
Gökyüzünde,yıldızlar arasında parlak ay nasıl görünürse aşık da yüzlerce kişi arasında öyle görünür,o göründü mü herkesin parlaklığı söner.
Akıl bütün gidilecek yolları bilse bile,gene aşk yolunu bilemez,şaşırır kalır.
                        1207-1273
                        Mevlana Celaleddin Rumi
              

1 Kasım 2012 Perşembe

İkimizin Arasında...

Bir gün şayet camsız çerçevesiz penceresiz
Bir gün ben, çadır bezi bir perdeden
Günlerin toz-toprak şarkısını çırparken
Canevimin önünden geçersen,
Bir gün şayet boynumda yem torbası hayallerim asılı
Bir gün şayet samançöpü bir sokak dişlerim arasında
Canevinin önünden geçersem
Anlatırım nasıl nerde
Bir ulu çınara takılı bir kuyrukluyıldız
Bir yeşil telaşta çırpınan ışığımız
Anlatırım nasıl nerde...
Sonra eğilir kulağına derim: Bekle
Çocukken kaçırdığım uçurtma dönsün gelsin
Hele çarpsın bu çerçi yükü şehirlere,
Hele ürksün fincancı katırları!
                  1926-1999
                  Can Yücel

Not : Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir

Bu Da Öyle Bir Aşk

Sırtımda çıplak
Islak nefesin
Bi gidip bi geliyor

Biz senlen yatmıyoruz ki
Yaşamıyoruz da
Hep yarışıyoruz
Sen mi ben mi
Önce kim
Ölümü öldürecek diye
        1926-1999
        Can Yücel

Not : Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir

Özledim Seni...

özledim seni...
ayrılık yüreğimi uyuşturuyor karıncalandırıyor nicedir.
beynimi uyuşturuyor özlemin...
çok sık birlikte olmasak bile
benimle olduğunu bilmenin
bunca zamandır içimi ısıttığını
yeni yeni anlıyorum
Yokluğun,
Hatırladıkça yüreğime saplanan bir sızı olmaktan çıkıp
mütemadiyen bir boşluğa
Sabahları seni okşayarak başlamaları
aksamları her işi bir kenara koyup
seninle baş başa konuşmaları özlüyorum;
oynaşmalarımızı,
yürüyüşlerimizi,
sevimli haşarılığını,
çocuksu küskünlüğünü...
Nasılda serttin başkalarına karşı
beni savunurken;
ve ne kadar yumuşak
bir çift kısık gözle kendini
ellerimin okşayışına bırakırken
Gitmeni asla istemediğim halde
buna mecbur olduğunu görmek
ve sana bunları söylemeden
'git artık' demek
'beni ne kadar çabuk unutursan, o kadar çabuk
kavuşacaksın mutluluğa'
demek sana ne de zor
seni görmemek ve belki yıllar sonra
karsılaştığımızda
bana bir yabancı gibi bakmanı istemek senden...
yeni bir sevdayı yasakladığım kalbime söz geçirmek....
                             1926-1999
                             Can Yücel